Derin Ekoloji / Ekomerkezcilik ve İnsan Merkezcilik Arasındaki Farklar

Derin Ekoloji / Ekomerkezcilik ve İnsan Merkezcilik Arasındaki Farklar

Bu çalışmamda insanmerkezci yaklaşım ile ekomerkezci yaklaşım arasındaki farklar başta olmak üzere çevreyle ilgili görüşlerden bahsedeceğim.

1.  Terimler

Derin Ekoloji: Ekolojik görüş olarak insanın doğaya üstünlüğünü net bir tavırla reddeden bir yaklaşımdır (URL-1). Doğanın özel olduğunu ve ideolojik bir akım olan derin ekoloji, kişilerin ve toplumların doğaya saygılı olmalarını ister. Doğal olarak insanı dünyanın merkezinde tutan insanmerkezci görüşlere karşıdır.

Ekomerkezcilik: Ekonominin egemen olduğu dünya görüşü içerisinde önemsenmeyen etik, sosyal ve manevi yönlere vurgu yaparak, doğa ve insan etkinliği arasındaki ilişki hakkında eski ve yeni görüş ve tutumları sentezleme girişimidir (Colby: 1991, s. 199).

İnsanmerkezcilik: Olayları yalnızca insan değerleri önemseyerek değerlendiren bir eğilimdir. Doğayı insanların faydasına kullanacak ve yaşam kalitesini artıracak bir meta olarak görür (URL-2).

2. İnsanmerkezcilik ve Ekomerkezcilik Kavramları Arasındaki
Farklar

Antroposen, İçerisinde bulunduğumuz jeolojik çağı kastederek, “yeni insan çağı” anlamına gelmektedir (Peters 265, Schwagerl 10). Dolayısıyla Antroposen, insanı, dünyanın iç dinamiklerini değiştirebilecek kapasitede bir jeolojik güç olarak görmektedir. Antroposen kavramıyla insanların teknolojiden de destek alarak, çevreye etki etmesi ve çevrenin doğasını değiştirecek kadar etkin bir güçten bahsedilmektedir. İnsanoğlu çevresel değişiklikleri etkileyen en önemli unsurların başında gelmektedir. Dolayısıyla insanmerkezci düşüncede, her şeyin odağında insan ve insana hizmet etmek vardır. 

İnsanlar yerleşik yaşama geçmeden önce çevreye karşı güçsüz ve ona bağımlı olarak yaşamaktaydı. Fakat tarım toplumuna geçişle birlikte uygarlıklar ortaya çıkmış, kentler oluşmaya başlamıştır. Kentlerin ortaya çıkışıyla birlikte, insanlar çevrelerini denetlemeye başlamış ona şekil vermeye çalışmışlardır. Daha sonraki dönemde bilgi ve teknolojinin hızla gelişmesi ile sanayileşme de gelişmiş her geçen gün daha fazla hammadde ve maden işlenmeye başlamıştır. Ekolojik bozulma sanayi devrimiyle birlikte önemli boyutlara ulaştığı görülmektedir (Görmez, 1992: 476-477). Daha fazla üretim de çevreyi daha fazla etkilemeye başlamıştır. İnsanoğlu yüzyıllarca çevrenin sunduğu zenginliklerden istifade etmiş, insafsızca bu zenginlikleri sömürerek çevreye zarar verici bir hale gelmiştir.

Zamanla insanoğlunun çevreye verdiği tahribatlar insanoğluna da zarar vermeye başlayınca, artık insanın çevreden bağımsız bir varlık olamayacağını, insanmerkezci bir anlayıştan çevre merkezli bir anlayışın benimsenmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bunun için de insan ve çevreye ayrı ayrı değil “Ekolojik Bütünlük” çerçevesi içinde bakılmalıdır. Bu sebeple çevrenin korunması ile ilgili çalışmalar yaygınlaşmaya başlamıştır.

Derin ekoloji yaklaşımı, insanmerkezci düşüncenin yerine doğanın merkeze alınması söz konusudur. Derin ekoloji, çevresel sorunların temelinde insanmerkezci modern düşünce sisteminin yer aldığını ifade etmektedir.  Dolayısıyla, insan merkezli yaklaşımlarının yerine, doğanın merkezde olduğu ve doğa ile bütünleşmeye dayalı doğa merkezli bir değerlendirme söz konusudur (Gökdayı, 1997: 176). Derin ekoloji, sanayideki gelişmeleri, insanın özünden ayrılışının zehirli meyveleri gibi görmektedir (Yaren, 1995:90). Bu yeni düşünce sistemi, modern dünya görüşüne önemli bir alternatif sunmaktadır.

Derin ekoloji yaklaşımı, üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri ve yaşam ağı ile olan ilişkilerimizi sorgular. Mesela evde kullandığımız bir mobilyayı sığ ekolojik açıdan incelersek hangi ağaçtan ve malzemelerden yapıldığına bakarız. Oysaki derin ekolojik anlayışla incelersek, bunun yanı sıra, malzemenin nasıl temin edildiğini, bu mobilya için ne kadar ağaç kesildiğini, kesilen ormandaki bitki ve hayvanları nasıl etkilediğini gibi daha çevreci bir anlayışla inceler. Derin ekolojinin temeli, Arne Naess’in ifade ettiği gibi “bireysel özün baştan sona kadar doğa ile özdeşleşmesidir”.

 

3.  Genel Değerlendirme

Bütün bu değerlendirmelere ve gelişmelere baktığımız zaman, insanların artık çevreyi göz ardı ederek yaşayamayacağını, çevreden bağımsız bir varlık olamayacağını göstermektedir. Artık insanmerkezci çevre anlayışından ekomerkezci bir çevre anlayışına geçilmesi gerektiği görülmektedir. Bunun için de daha önce de belirttiğim gibi insan ve çevreye ayrı ayrı değil “Ekolojik Bütünlük” içinde gören bir bakış açısına sahip olmamız gerekmektedir.

 

KAYNAKÇA

Colby, M. E. (1991). Environmental management in development: the evolution of paradigms. Ecological Economics (3), 199. 

Görmez, K. (1992). “Türkiye’de Belediyeler ve Çevre Sorunları”, Gazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 8 (2), 475-490.

Gökdayı, İ. (1997). Çevrenin Geleceği, Ankara: Türkiye Çevre Vakfı Yayını.

Peters, Kirsten E. The Whole Story of Climate: What Science Reveals About the Nature of Endless Change. New York: Prometheus Books, 2012. Print.

Schwagerl, Christian. The Anthropocene: The Human Era and How It Shapes Our Planet. London: Synergic Press, 2014. Print.

Yaren, F. B. (1995). “Yaşamı Kavrayış Sorunu Üzerine Yapılanan Sorun: Çevre Sorunu, Değişen Dünya Görüşü Ekonomi-Ekoloji İlişkileri Bağlamında Ekolojik Kalkınma”, Yeni Türkiye Dergisi (Çevre Özel Sayısı), Temmuz-Ağustos, 87-95.

URL-1: İnternet: Derin Ekoloji, https://tr.wikipedia.org/wiki/Derin_ekoloji, (Erişim Tarihi: 10.01.2021)

URL-2: İnternet: Çevresel Kaynak Yönetimi, https://tr.wikipedia.org/wiki/Çevresel_kaynak_yönetimi, (Erişim Tarihi: 10.01.2021)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.